– Çevre edinmek gerçekten önemli midir?
Bir yöneticinin en önemli sermayesi etkin olarak devreye sokabileceği network’ü, yani çevresidir. Eğitimi, iş deneyimi, yöneticilik tecrübesi, beşeri ilişkilerdeki başarısı, mesleki yetkinlikleri, gibi bir çok faktör bir yöneticinin yetkinliğini arttıran faktörlerdir ama bütün bunları destekleyen, hatta bir çarpan etkisi ile sağladıkları faydayı kat kat artıran, belki de en önemli özellik bireyin kimi, nasıl tanıdığı ve güven üzerine kurulu bu ilişkilerin arzulanan sonuçlar doğuracak eylemleri hayata geçirebilmesidir. Başka bir deyişle, neyi ne kadar bildiğin ölçüde, kimi tanıdığın, daha da önemlisi “kimin seni nasıl tanıdığı” da çok önemli. Aynı söylem, girişimcilerimiz ve işadamlarımız için de geçerli. Birçok işadamının şirketini başarıyla büyütüp sattıktan sonra başka alanlarda tekrar çok başarılı şirketler kurduğu görülmüştür. Onlara bu başarıyı getiren, belki de en önemli kazanımları, edindikleri network ve bundan da önemlisi, o network’ü nasıl oluşturup, itinayla geliştirip, günün birinde bir çarpan etkisiyle başarıları doğrultusunda devreye sokabildikleridir. Burada, dikkat ederseniz, çevre edinmek yerine etkin bir network oluşumundan bahsediyoruz. Çevrenizdeki beşeri ilişkiler ağının (ki bunu network kelimesi yerine kullanabiliriz) işlevsel olması için, bir kartvizit koleksiyonundan öte bazı özellikleri o ilişkilere yüklemeniz gerekiyor.
– Çevre edinmek konusunda yaşanan en önemli yanılsama nedir?
Burada en büyük yanılsama, “Çevre edinirsem günün birinde işime yarar” düşüncesidir. Bu, maalesef çok büyük bir hata. Bu beklentiyle edinilen çevre, kimseye bir fayda getirmeyecektir. Bizim çalışmalarımızda ön plana çıkardığımız networking kavramı şu şekilde özetlenebilir: Önce bulunduğunuz toplum içinde ve kendinize belirlediğiniz hedef kitle nezdinde size özgün belirgin özelliklerinizle fark edinmeniz. Bunu yaparken, bulunduğunuz toplumda saygı ve güven üzerine inşa edilmiş ilişkiler kurmanız ve bu ilişkilerle bezenen “network”ünüzü hiçbir karşılık beklemeden beslemeniz… Sanırım, burada en kritik kavram, “hiçbir karşılık beklemeden” network’ünüzde bulunan kişilere imkanlarınızı sunmanız… Eğer bunu bir karşılık bekleyerek yaparsanız, zaten sizin network’ünüz çok gelişmeden tıkanacaktır. Güvene dayalı ilişkilerle oluşturacağınız network’ünüzü itinayla geliştirmeniz, size iş hayatında çok büyük bir avantaj sunacaktır. Çevrenizde yer alan kişiler sizi kendi yetkinliklerinizle tanıyıp çevrenize sunabileceklerinize tam bir güven duyabilirlerse, zaten network’ünüz sizi ulaşmak istediğiniz kişilere en olumlu bir şekilde refere edecektir. Yapılan bazı araştırmalar göstermiştir ki olumlu bir referans yüzde 80 daha etkin sonuç doğurmaktadır. İngiltere’de yapılan başka bir araştırma, iş bulmada tavsiye edilen kişilerin yüzde 70 oranda tercih edildiklerini ortaya çıkarmıştır. Yani, iş dünyasında etkin bir çevre sahibi olmak çok önemlidir. Ancak, mühim olan, çevre edinmek değil, çevrenizde bulunan kişilerin sizi nasıl tanıyıp algıladıklarıdır.
– İnsanlar bunun öneminin ne kadar farkında?
İnsanlar bunun öneminin farkında; ama çoğu zaman çok yanlış bir açıdan konuya yaklaşıyorlar. Aslında, herkes bir yerlerde bir tanıdık bulma gayreti içinde… Bir tanıdığım olursa, “torpilim” olursa, sırtım yere gelmez mantığı, maalesef hâlâ toplumumuzda geçerli… Ancak, iş dünyasında bu tip bir yaklaşım, bireye faydadan çok zarar getirecektir. İş hayatı “tek raundluk maçlardan” ibaret değildir. Amaç, sürdürülebilir bir gelişim olmalı. Onun için, oluşturulan çevrenin de sürdürülebilir amaçlar için devreye sokulması gerekir.
– Network’ü geliştirmek için neler tavsiye edersiniz?
Dört “H” kuralı üzerinde duruyoruz. Dört Ingilizce kelime, hepsi de “H” harfi ile başlıyor: Heart, Head, Hand ve Hug….
Tabii ki her şey kendinizi ne kadar iyi tanıdığınızla başlıyor. Eğer siz kendinizi iyi tanımazsanız, çevrenize nasıl iyi tanıtabilirsiniz ki? Hayattan ne beklediğinizi iyi bilmeniz, iyi tanımlamanız ve beklentilerinizi net bir şekilde ifade edebilmeniz çok önemli… Aynı şekilde, kim olduğunuz ve çevrenize neler sunabileceğinizi de çok etkin bir şekilde ifade edebiliyor olmanız lazım. Yani, bir aysberg gibi; kendinizle baş başa geçireceğiniz ve kendinizi keşfedeceğiniz süreç, aslında insanlarla tanışıp ilişki içine girdiğiniz süreçten çok daha önemli… Bütün bunları “Heart” kavramı ile özetliyoruz… İşin ruhu bu…
İkinci aşama tanıdığınız kişileri bir network haline getirebilmek için planlamanız, sosyal medyadan en etkin şekilde faydalanmanız… Network’ünüzü geliştirmek için burada yapacağınız tabii ki network’ünüzdeki ilişkilerinizi beslemeniz. Hiçbir karşılık beklemeden çevrenizdeki kişilere imkanlarınızı sunabilmeniz. Nerede, ne zaman, kime ne sunacaksınız… ve bütün bunları nasıl etkin şekilde planlayıp, hayata geçirebileceksiniz… Bu akıl, “Head” kısmı…
Diğer bir boyut ise insanlara dokunabilmeniz… Hem fiziksel temas çok önemli, hem de sanal… Bu işin “Hand” kısmı… Burada vücut diliniz, ifade tarzınız, yani beşeri ilişkileriniz çok önem kazanıyor.. Bu bölümde bireysel iletişim ile ilgili yetkinlikler önem kazanıyor…
Ve tabii ki en önemlisi güvene ve saygıya dayalı sürdürülebilir ilişkiler geliştirip kişisel markanızı güçlendirmeniz. Unutmayın ki marka, verilen sözün tutulacağına duyulan güvendir. Bu da “Hug”, kucaklaşma boyutu networking’in…
– Peki tavsiyeleriniz?
Neler sizi tatmin eder? Neler ruhunuzu doyurur? Neler kanınızı kaynatır? En canlı olduğunuz anda kimsiniz? Ne yapıyorsunuz? Kimlerlesiniz? Etrafınızda neler oluyor? Sizi hayata bağlayan, hayatınızı dolu dolu geçirmenizi sağlayan değerleriniz, tercihleriniz, hobileriniz neyse bulun onları ve o konularda sosyal hayatınızı şekillendirin. Ona göre boş zamanlarınızı değerlendirin, derneklere üye olun, gönüllü faaliyetlere katılın. Hayatınızı dolu dolu yaşamanızı sağlayacak o deneyimler sizi çok daha kendinizle barışık, dingin, aktif ve güçlü kılacaktır. Bu tip bir faaliyette hissedeceğiniz olumlu ruh hali, diğer ilişkilerinize de yansıyacaktır. İnsanın sevdiği, ona olumlu bir ruh hali sağlayacak deneyimler kazanması, hem kariyerinde, hem de kendine oluşturduğu network’ün gelişiminde çok büyük katkı sağlayacaktır. Çünkü, bu tip faaliyetlerde, kendisi gibi dünya görüşüne sahip kişilerle ortak heyecan ve süreçleri paylaşacaktır. Bu şekilde oluşan ilişkiler, güven duyulan, sıcak ve saygı dolu ilişkiler halini alacaktır. Sağlıklı bir network’ün temelindeki en önemli faktör de zaten ortak paylaşımda bulunulan, saygı ve güvene dayalı ilişkiler olduğu için, bu tip faaliyetlerde edinilen çevre uzun vadede çok güzel meyveler verebilecektir.
Kısacası, kim olduğunuzu, sizi fark ettirecek olumlu özelliklerinizi, çevrenize sunabileceklerinizi ve en önemlisi, ne istediğinizi itinayla keşfedin ve bunu en net, etkin ve cazip şekilde ifade edebildiğinizden emin olun. Bu şekilde kendinizi ifade ederek edineceğiniz çevreyi sürekli hiçbir karşılık beklemeden sunabileceğiniz bütün katma değerlerle besleyin. Ne alırım değil, ne verebilirim diye yaklaşın çevrenize. Ve bu şekilde vaat ettiğiniz bütün değerleri, sözleri hiç aksatmadan her defasında yerine getirin. Sizinle bir ilişki kurmanın neyi vaat ettiğini iyi tanımlayın ve mutlaka vaat ettiğiniz bütün sözleri tutun. Eğer bunu itina ve sabır ile uzun vadede tutarlı bir şekilde gerçekleştirebilirseniz, saygı ve güvene dayalı ilişkilerle bezenmiş bir network’e sahip olursunuz. Siz o network’ü ne kadar beslerseniz, o network’ün de sizi o kadar fazlasıyla geri beslediğini göreceksiniz.
Bu yazı yorumlara kapalı, ama trackback'ler ve pingback'ler açık.