Yeni havaalanı hakkında olumlu şeyler yazasım geldi. Şaşırtıcı di mi? Ama aslında değil…
#First100Days kuralı…
Özveri ile çalışan onbinlerce kahramanın başarı hikayesi…
Ve tabii ki bizim de adapte olma yeteneğimiz: mesela her gün en azından 4000 adım atmaya gayret ediyorum, antrenmanlıyım. Havaalanı koşullarına en uygun ayakkabılarımı belirledim hep onları giyiyorum. Mücadele etmiyorum, kavga etmiyorum, herkese gülümsüyorum, psikolojik destek kuruyorum zor anlarımda yalnızlık çekmemek için… Uçak alçalmaya başlar başlamaz hemen tuvalete gidiyorum, beni bekleyen son iki saat tuvaletsizlik alarmı o… Uçak taksi yaparken bekleyen bütün maillerimi, WhatsApp, sosyal medya mesajlarımı temizliyorum, hatta nefes egzersizleri ile kendimce meditasyon bile yapıyorum… Yani ben de adapte oluyorum…
Bir de güzelliklere odaklanıyorum. Mesela DO & CO süper yerleşti. Lounge’lar dünyanın en iyisi oldu. Teşekkür edip gülümsediğinizde çalışanların yüzünde öylesine güzellikler beliriyor ki…
Tabii bunlar bahar ayları… “Winter is coming”, umarım fırtınalı havalarda da sağlıklı ve keyifli yolculuklarımız olur. Ben adapte olurum da (içime bir Arya Stark, bir John Snow kaçmış gibi) , Türk insanı adapte olur da, umarım teknik ekipmanlar da adapte olur…
İyi yolculuklar dostlar…
#mentorluk bunun neresinde? Tam da içinde saklı, kendi kendimize de mentorluk yapmayı bilmeliyiz. Zorluklara adapte olmanın ve üstesinden gelmenin en etkin yolu kendi güçlü yanlarımızı keşfedip devreye sokmaktan geçiyor…
Bu yazı yorumlara kapalı, ama trackback'ler ve pingback'ler açık.