BinYaprak projesine verdiğim bir söyleşi…
Hayat felsefem, ilham aldığım kişiler, 20 yaşındaki kendime vereceğim tavsiyeler… Tam metin aşağıda, izlemek isterseniz de:
Son sözü baştan yazayım:
Hayat devam ediyor, öyle ya da böyle devam ediyor, biz varsak da yoksak da bu evren bir şekilde devam ediyor. Biz olduğumuz anlarda hayatın değerini bilelim, bir tane hayatımız var, bize en uygun şekilde yaşayalım.
“Kızım benim en güzel aynam”, BinYaprak söyleşisi
Eğitime olan düşkünlüğüm, bundan sonraki nesillere bir şeyler bırakma dürtüm, onlar hep kızımda hayat buldu. Ne öğrenirsem hangi aşamada ben ne yapıyorsam direk onunla paylaşıyorum, o benim en güzel aynam…
İlham aldığım kişiler:
Rahmetli Kayra Akıalp: benim ilk patronum, ilk amirim, ilk yöneticim, mentorum. O zaman mentor kelimesini bilmiyordum, ama öyleymiş… Bir İstanbul beyefendisi, bir centilmen… Saygıyı, nezaketi… Yönetici olmak aslında aynı anda a hem alan yaratmak hem korumak… Kayra beyin bana yarattığı alan… O veciz sözleri vardı: “Fırsatların peşinden koşulmaz” derdi, “sen hazırlığını yaparsın beklersin fırsatlar kucağına düşer” derdi. “Ticarette sinirlenmek olmaz” derdi. “Bazı şeyler bir günde öğrenilir ama ustası olmak bir ömür sürer” derdi. Bu tür şeylerin bende kaldığı ilk yöneticim ve her halde en çok ilham aldığım ve hani bankacı olmaya devam etmemi de sağlayan insandı. Her mesleğin size uyan ve uymayan yanları var, Kayra bey bana bankacılığın bana uyan yanlarını gösteren kişiydi.
Başka ilham aldığım kişiler de oldu tabii. Mesela Yavuz Canevi, Güngör Uras… Üretmek, üretmek, üretmek… Her yaşta, her zaman, her dönemde üretmek. İyi ki onları tanıdım, iyi ki onlar bana dokundular ve onların da katkısı ile ben de sürekli bir şeyler üretmeye devam ediyorum.
20 Yaşına geri dönsem:
Çok çok daha fazla seyahat ederdim. Ben en çok kendimi seyahatlerde tanıdım, en iyi arkadaşlarımı seyahatlerde tanıdım, o seyahatler insanın konfor alanından çıktığı anlar, zorlandığı anlar, o anı yaşarken çok çok sanki o an hiç bitmeyecek gibi gelen çok güzel çok zor anlar. Onlardan kendime daha çok hediye ederdim, onları daha çok sokardım hayatıma.
İkincisi de ben genelde düşmekten korkan bir insanım. Pek düşmedim. Kayak yaptım düşmeden yaptım, basketbol oynadım çok düşmeden oynadım. Oysaki düşmek gerekiyor hayatta. Düşmenin insana kazandırdığı şey var: tekrar ayağa kalkma dürtüsü. Hepimizin düştüğü anlar oldu, benim de çok zorlandığım anlar oldu. Ama daha genç yaşta sanki kendime biraz daha başarısız olma lüksünü tanırdım, o başarısızlık duyguları ile o yaşta tanışıp biraz daha güçlenebilirdim diyebilirim.
İş aile dengesi:
Öyle bir şey yok, bence öncelikler var. Siz kendinize nereyi öncelik olarak koyuyorsanız orada yer alıyorsunuz. Zorunluklar var, çelişen şeyler var… Benim hayat felsefem, belki endüstri mühendisliğinden gelen: bir bottle-neck’leri, darboğazları ortadan kaldırmayı seviyorum, bir akış içinde yaşamayı seviyorum. İkincisi de önceliklerimi yaparken çelişen hedefler koymamaya çalışıyorum. Bunu yapabildiğim ölçüde huzurlu ve rahat bir hayatım oluyor.
Son söz:
Hayat devam ediyor, öyle ya da böyle devam ediyor, biz varsak da yoksak da bu evren bir şekilde devam ediyor. Biz olduğumuz anlarda hayatın değerini bilelim, bir tane hayatımız var, bize en uygun şekilde yaşayalım.
Bu yazı yorumlara kapalı, ama trackback'ler ve pingback'ler açık.