"Enter"a basıp içeriğe geçin

İngilizce öğrenmek ve ESU Türkiye…

Image: www.esu.org

İngilizce öğrenmek ve geliştirmek isteyen kişiler, ESU Türkiye’den nasıl yararlanabilir? Bu kapsamda ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?

– ESU her ne kadar ismi English Speaking Union olsa da aslında İngilizce öğretmeyi amaçlayan bir kurum değil. Amacı gençlere uluslararası arenada kendilerini en iyi şekilde ifade edebilmelerini sağlayacak imkanlar sunabilmek. Günümüzde iş dünyasından sanata, spordan teknolojiye birçok alanda küresel bir iletişim aracı olduğu için İngilizce ister istemez ön plana çıkıyor. Bu bağlamda İngilizce zaten anadili bu dil olan milletlerin ekseninin dışında evrensel bir dil olarak önem kazanıyor. Çin’in İngiltere büyükelçisinin geçenlerde yaptığı bir konuşmada halen Çin’de 130 milyonu aşkın kişinin İngilizce konuştuğunu söylemesi ve 2020 yılında İngilizce konuşan Çinli sayısının ABD’nin nüfusunu geçeceğini söylemesi sanırım bu savımızı destekliyor.

Bu boyuttan konuya bakınca günümüzde İngilizce olarak kendini iyi ifade edebilmek, diyalog kurabilmek çok büyük önem kazanıyor. İşte bu bilinçle ESU Türkiye olarak birkaç program sunuyoruz. Lise çağındaki gençlerimize hitabet sanatı üzerine “public speaking” atölye çalışmaları ve eğitimler organize ediyoruz. Bu sene üçüncü defa yaptığımız liselerarası ESU Turkey International Public Speaking yarışmamıza ülkemizin 14 seçkin okulu iştirak etti. Bu okullarda okuyan 200’ü aşkın öğrenci bu eğitim imkanlarından faydalandı ve 13 okulun temsilci gönderdiği finallere katılan 23 öğrenci arasından en iyiler seçildi. Keza aynı şekilde liseler ve üniversiteler seviyesinde İngilizce münazara faaliyetlerine de destek veriyoruz. Bu bağlamda geçtiğimiz günlerde ülkemizde yapılan 1. Avrasya Okullar Münazara Yarışmasına da önemli katkılarda bulunduk. Bunların yanı sıra her sene ülkemizden İngiltere’de yapılan birçok programa katılmaya hak kazanan genç profesyonellere burs imkanı da sağlıyoruz. Oxford Üniversitesi’nde yapılan ESU International Relations Conference, Globe Theatre ile Londra’da düzenlenen Shakespeare kurslarını bunlara örnek olarak verebilirim.

Bir de tabii iş dünyamızın gelecek vaat eden gençlerine yönelik bazı projelerimiz var. Son yıllarda Türkiye expat ihraç eden bir ülke konumuna geldi. Dünya devi firmaların en üst seviyelerinde artık Türk yöneticiler gördüğümüzde şaşırmıyoruz. Bu süreci desteklemek için genç profesyonellerimizi expat kariyere hazırlamak için bir dizi toplantı organize ediyoruz. ExpatSuite adını verdiğimiz serimizin her ay yapılan toplantılarında katılımcılar ülkemizde yaşayan üst düzey expat’lerle buluşma ve tecrübelerinden faydalanma fırsatı buluyorlar. Toplantılar son derece katılımcı bir format ile yapıldığı için katılan herkesin İngilizcesini pratik seviyede sınama fırsatı oluyor. Katılımcılar ve konuk konuşmacılar küçük gruplar halinde samimi bir ortamda sohbet etme imkanı yakalıyor. Toplantı başlıkları bir expat’in hayatında ihtiyaç duyacağı ana temalardan oluşuyor: Hitabet sanatı, expat’ler için networking imkanları, uluslararası mutfaklar ve yeme – içme sanatının bir expat’in hayatındaki yeri, giyim tarzları, yeşil teknolojiler, yeşil yakalılar, eşlerin gözünden expat hayat, expat’ler için kişisel finansal planlama, bir yatırım aracı olarak sanat, yöneticilik eğitimi ve Doğu’ya kayan eksen: ChIndia (Çin – Hindistan) gibi konularda her ay yapılan toplantılarımız hakkında www.expatsuite.com adresinden daha detaylı bilgi alınabilir.

Günümüzde yabancı dil bilmenin özellikle iş dünyasına yeni atılacak gençler açısından önemine değinir misiniz?

– İngilizce artık her alanda bir küresel iletişim aracı olarak karşımıza çıkıyor. Mesela eski İpek Yolu’nu hayata geçirmekten bahseden büyük projeler gündemimize geliyor. Ya da dış ticarette AB’nin yükünü azaltıp ülke çeşitlemesine gitmekten bahsediyoruz. Futbol ve basketbol liglerimizde birçok uluslararası sporcu forma giyiyor. Önde gelen restoranlarımızda ülkemizde konuk olarak bulunan şefler dikkatimizi çekiyor. Yani teknolojiden spora, iş dünyasından sanata her alanda İngilizce kendini bu rekabetçi ortamda hak ettiği yerde konumlandırmayı arzu eden gençlerimiz için vazgeçilmez bir öğe olarak öne çıkıyor. Ve biz bu anlamda yalnız değiliz. Yukarıda bahsettiğim İpek Yolu hattından Afrika ülkelerine kadar bütün bu coğrafyada ve uluslararası bütün ilişkilerde İngilizce ortak lisan olmaya devam ediyor. Özellikle de bilimsel üretimin bu lisan ile yapılıyor olması dünya genelinde rahat bir iletişim imkanı sunarken İngilizce bilmeyen kişiler için bu küresel boyuttaki gelişmelerden faydalanmak pek de mümkün olmuyor.

Çalışırken İngilizce bilgisine ihtiyaç duymayan ancak bu bilgileri canlı tutmak isteyen kişilere neler önerirsiniz?

– En basiti televizyondaki filmleri orijinal seslendirme ile izlemelerini ve dinledikleri yabancı menşeli müziklerin sözlerini internetten indirip kelime dağarcıklarını geliştirmelerini tavsiye ederim. Okumak ve dinlemek bir dile hakim olmak için vazgeçilmez öğeler. Sonra da tabii ki pratik yapmak geliyor. Bu alanda kendilerini geliştirmek için ExpatSuite gibi programlara katılmaları en doğru çaba olacaktır. Önümüzdeki dönemde internet üzerinden ExpatSuite’e benzer başka bir projemiz de başlayacak ve uzak mesafede yaşayanlar da böylece katılım gösterebilecek. Tabii İngilizcelerini canlı tutmak isteyenler için bir önemli adım da mümkün oldukça tatillerini ya yurtdışında ya da ülkemizde turistlerin bulunduğu merkezlerde geçirmeleri. Bunu yaparak günlük pratik anlamında özgüven ve rahatlık kazanacaklardır. Elbette bütün bunların yanı sıra bir hobi edinmelerini ve bu hobi ile ilgili internet üzerinde İngilizce tartışma gruplarına üye olmalarını da önerebilirim. Sonuçta bireyi heyecanlandıran, ilgisini çeken ve merak uyandıran konularda İngilizceyi kullanmak bireye çok daha güçlü bir motivasyon sağlayacaktır.

Türk insanının yabancı dil öğrenme merakı ve kabiliyeti hakkında değerlendirmeleriniz neler?

– Türk insanı gerçekten zeki, yaratıcı ve pratik bir zekaya sahip. Bu özellikler sayesinde herhangi bir işe başladığımızda bile çok hızlı yol alabiliyoruz. Ancak maalesef yeterince sabırlı değiliz. Kısa zamanda edinilen küçük kazanımlar veya zorlanılan bazı aşamalar isteğimizi ve hevesimizi hemen kaybetmemize de neden olabiliyor. Çok iyi hatırlıyorum, daha ilkokul son sınıfta ailem beni okulda verilen bir İngilizce kursuna yollamıştı. Daha ikinci derste “good afternoon” kelimesine dilim dönmediği için motivasyonumu kaybetmiş ve İngilizce öğrenmekten soğumuştum. Ortaokulda Fransızca eğitim veren bir okulda eğitimime devam edip yıllar sonra Queen grubunun şarkılarını anlayabilmek için tekrar İngilizce ile boğuşmaya karar verene kadar da pek ilgim kalmamıştı. Her işte olduğu gibi yabancı dil öğrenme sürecinde de sabır çok önemli. Sanırım milletçe bu konuda kendimizi biraz geliştirmemiz gerekiyor.

Bu yazı yorumlara kapalı, ama trackback'ler ve pingback'ler açık.