"Enter"a basıp içeriğe geçin

Kişisel Marka üzerine Dr. Riza Kadilar ile bir sohbet:

Image: www.ariesgdim.com

“Kişisel marka” kavramı ile anlatılmak istenen tam olarak nedir?

En kısa tanımıyla marka, zihninizde oluşan, sürekli ve güvenilir bir şekilde tutulan, yerine getirilen “sözdür, vaattir”. Yani bir ürün veya hizmet tüketicinin zihninde sürekliliği olan bir vaatte bulunuyorsa, o ürün veya hizmet bir anlamda markalaşmış olarak kabul edilebilir. Bu özellikleri taşıyan herhangi bir özel isim bir markadır, diyebiliriz. Yani aslında, bir birey olarak SİZ de potansiyel bir markasınız. Hayatta içinde bulunduğunuz kalabalıktan sıyrılıp fark edilmek ve başarılı olmak istiyorsanız, kendinizi bir marka olarak kabul edip ona göre davranmalısınız. Bu bağlamda, kişisel marka kavramı, katma değer yaratan farklılıklarınızı ortaya çıkarmanıza yarayan ve sizi başarıya ulaştıran bir yaklaşımdır. Bir anlamda, kişisel markanız, en derinde yatan gerçek kimliğinizin, hayatta kendinize nasıl bir rol/misyon çizdiğinizin bir yansıması ve başkaları tarafından nasıl algılanıp hatırlandığınızdır.

İnsan beyni, eksik parçaları tamamlama ve bu şekilde bütünselliği oluşturma yetisine sahiptir. Yani önümüze bazı çizgileri eksik bir martı resmi geldiğinde, beynimiz eksik çizgileri gözümüzde canlandırıp resmin bütününü zihnimizde yapılandırabilir. Dış görünümünüzden, beden dilinizden, ifade tarzınızdan, hakkınızda paylaşılan bütün ortak akıl ve tecrübelerden, belli davranış kalıplarınızdan ve çevrenizdeki kişilerin sizinle daha önce yaşadıkları şahsi tecrübelerden yola çıkarak hakkınızda bir resim çizildiğini düşünelim. İşte kişisel marka, o resmin eksik kalan çizgilerinin hedef kitlenizdeki kişilerin zihinlerinde tamamlanmasını sağlayan sizin hakkınızdaki algılamaları ve beklentileridir. Eğer siz bu algılamalara uygun davranışlar sergilemeye ve beklentileri karşılayacak ilişkisel sonuçlar üretmeye devam ederseniz, bu sürekli tuttuğunuz vaatler bir süre sonra sizin hakkınızda güçlü bir algılamaya dönüşecek, yani zamanla sizin markanızı tanımlayacaktır.

Sosyal medyanın yaşamlarımızın bu denli içine girmesi, kişisel marka çabalarını nasıl etkiledi?

Sosyal medya araçları sayesinde, insanlar günlük hayatlarında çevreleriyle kurdukları iletişimi sanal ortama taşımaya başladılar. Sosyal ağlara üye oldular, tartışmalara katıldılar, bloglarından düşüncelerini paylaştılar, çektikleri fotoğrafları fotoğraf paylaşım sitelerine koymaya başladılar. Bu sayede, kendilerine ulaşılabilmeyi kolaylaştırdılar ve diğer insanları etkilemeye başladılar. İnsanlar artık internet üzerinde birer fikir önderi ve marka oldular. İnternette bulunan bir içeriğe ulaşabilmenin kolaylığı, insanların tanınma süreçlerini kısalttı. Bu nedenle, insanların kendilerini ifade etmeleri ve marka olmaları anlamında sosyal medyanın önemi göz ardı edilemez. Bugün bir sosyal ağda profiliniz yoksa ya da blogunuzdan kendinizi ifade etmiyorsanız, “kişisel marka” olma yolunda büyük bir yara almışsınız demektir.

Sosyal medya araçlarını kullanarak eskiden mümkün olmayan şekilde birçok kişiye erişebilme ve kendinizi tanıtma şansınız var. Bireyler ve kurumlar, bu fırsatın farkına vardılar ve mümkün olduğunca bu alanı kullanmaya çaba sarf ediyorlar. Özellikle maliyetlerin klasik mecralardan düşük olması, bu konuda itici bir güç yaratıyor. Tabii, marka olmayı meşhur olmakla karıştırmamak gerekir. Marka olabilmek için, uzun vadeli iletişim kurabilmeniz şarttır. Bu da ancak ciddi şekilde hazırlanmış bir iletişim planıyla mümkündür.

Sosyal medya aracılığıyla bir kişisel marka yaratmak isteyenlere ne gibi önerileriniz var? Nasıl bir yol izlenmeli?

Kişisel marka yaratmak istiyorsanız, önce yaptıklarınızla insanları etkileyebilmeniz gerekir. İnsanları etkilemek de kendini ifade etmekle başlar. İnternette kendinizi ifade edeceğiniz çeşitli sosyal ağlar ve topluluklar var. Öncelikle bu dünyayı dinlemeniz ve bu dünyaya dahil olup kendinizi ifade etmeniz gerekir. Uzmanlaştığınız konuyla bilgi birikiminizi ve düşüncelerinizi bu sosyal ağlarda anlatmalı ve tabii kendinizi ifade etmekte en önemli araçlardan biri olan blog kavramını hayatınızın içine sokmalısınız. Kendi blogunuzda düzenli olarak bilgi paylaşımı yapmalısınız. İnternet dünyasında bulunan diğer içerik üreticilerini takip edip, onlara cevap vermelisiniz. Bu araçları kullanarak internet üzerinde kendi markanızı yaratabilirsiniz.

Kişisel markalar da aynı kurumsal markalar gibi bu yeni dünyanın içinde yer almalıdır. Kişisel blogunuz, marka iletişiminizi yürütmeniz için ana platform olacaktır. Bunun yanı sıra Twitter, Flickr gibi sosyal ağ sitelerinde yer alan sayfaların profesyonelce hazırlanması ve düzenli güncellenmesi gerekir. Size ulaşacak ya da sizi takip edecek kişilerin ilk iletişimi bu sitelerden biriyle kuracağını unutmamalısınız. Günlük hayattaki tanışmalarda olduğu gibi, ilk izlenim çok önemlidir. Bu, karşı tarafın zihninde oluşacak imajınızı ve bundan sonra sizinle iletişimde olup olmama kararını büyük ölçüde etkileyecektir. Bu siteler de mutlaka birbirleriyle bağlantıda olmalıdır.

Bunlarla birlikte, en çok dikkat etmeniz gerekenlerden biri bulunabilirliktir. Web dünyası çok fazla büyümüş durumdadır ve sizin burada farkındalık yaratabilmek için bulunabilirliğinizi artırmanız gerekir. Bunu yaparken de öncelikle kişisel markanızın anahtar kelimelerini belirlemelisiniz. Bu kelimeler, iletişim çerçevenizi çizmeniz ve içeriklerinizi oluşturmanız için size rehberlik edecektir. Size ait platformlarda bu kelimeleri sıkça kullanmalısınız.

Bir başka önemli konu ise sizi takip edenleri ve internette sizinle ilgili konuşulanları dinlemeniz, yorumları önemsemeniz ve cevap vermenizdir. Samimi olmak ve takip edenlerle iyi iletişim içinde bulunmak, kişisel markanıza büyük artı değer katacaktır. Kendi kişisel ağınızı mümkün olduğunca genişletmeye çalışmalısınız.

Siz kendi adınıza bu konuda neler yapıyorsunuz?

Kişisel olarak bu dünyanın öneminin farkındayım. Gelecekte satın alma kararı verecek kişilerin şimdinin gençleri olduğunu ve bu gençlerin internette çok fazla zaman geçirdiğini biliyorum. Şu an kişisel blogumla ilgili çalışmaları yürütüyorum. Kısa bir süre sonra yayında olacak (www.rizakadilar.com). Blogumda ağırlıklı olarak kendi uzmanlık konularımla ilgili yazılarımı ziyaretçilerle paylaşacağım. Bununla birlikte, çektiğim fotoğrafları fotoğraf paylaşım sitelerine, çektiğim videoları ise video paylaşım sitelerine yüklüyorum. Ayrıca, “microblogging” kavramına ve bu trendin son yılların en önemli çalışmalarından biri olduğuna inanıyorum.

Bu konuda kendi deneyimlerinizden yola çıkarak bizlerle paylaşabileceğiniz somut örnekler var mı?

Bildiğiniz gibi, Time Dergisi her yıl yılın adamını seçer. Dergi, 2006’da yılın adamı “SENSİN” dedi. Buradaki “sen”den kasıt, sosyal medya üzerinde konuşan internet kullanıcılarıydı. Yani herkes. Artık, insanlar internet üzerinde yaptıkları konuşmalarla birer yayıncı haline geliyor ve diğer insanları çok kolay etkileyebiliyorlar. Sosyal medyanın etkisinin ne kadar önemli olduğunu, ABD başkanlık seçiminde de çok net bir şekilde gözlemledik. Seçim kampanyasını sosyal medya üzerine kuran Obama’nın başarısı, hayatımıza “Politika 2.0” kavramını soktu.

Sonuç olarak, sosyal medyanın “kişisel marka” olma yolunda etkisi tartışılamaz ve yapılması gereken şeylerle ilgili önerim, bu dünyada marka yaratmak isteyen kullanıcıların bu konuda uzmanlaşmış profesyonellerden destek almalarıdır.

Bu yazı yorumlara kapalı, ama trackback'ler ve pingback'ler açık.