"Enter"a basıp içeriğe geçin

Yeşil girişimcilik / Girişimci Kadın Dergisi

Image: www.kobidestek.org

Aralık 2011 / Sizin hakkınızda bilgi alabilir miyiz? Eğitim durumunuz, iş deneyimleriniz?

– Ortaokulu Ankara Tevfik Fikret Lisesi’nde okuduktan sonra Ankara Fen Lisesi’ni bitirdim. Üniversite eğitimimi ODTÜ Endüstri Mühendisliği bölümünde tamamladıktan sonra Stanford University’de ekonomi dalında yüksek lisans, arkasından da Fransa’nın en önde gelen okullarından HEC’de MBA yaptım. İş hayatına atıldıktan sonra da INSEAD’da “Strategic Bank Management” konulu bir “executive education” programını da tamamladım. 2000 yılında da basın ekonomisi dalında doktora çalışmalarımı tamamladım.

1994 yılından başlamak üzere İstanbul, Amsterdam, Londra ve Paris merkezli finans kuruluşlarında üst düzey yöneticilik yaptım. 2006 yılında Fransa merkezli uluslararası bir yatırım bankası olan Natixis’e Türkiye Ülke Yöneticisi olarak katıldım ve halen grup bünyesindeki bir danışmanlık firması olan Pramex International’ın Türkiye temsilcisi olarak görev yapıyorum. Özellikle altyapı, ulaşım, enerji, emtia finansmanı ile finansal piyasalar alanlarında ve orta ölçekli şirketlere dönük M&A işlemlerinde aktif olarak rol alıyor ve birçok platformda konuşmacı olarak yer alıyorum.

Bu görevimin yanı sıra Boğaziçi Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler ve uluslararası finansal piyasalar üzerine ders veriyorum. “Karbon: Fırsat mı, Tehdit mi?” başlıklı bir kitabım, kurucuları arasında yer aldığım ve halen yönetim kurulu üyesi olduğum “Enerji ve İklim Değişim Vakfı” ile kurucusu olduğum www.lowcarbonturkey.com isimli blog ile sürdürülebilir kalkınma ve düşük karbon ekonomisine geçiş süreçlerinde iş dünyamıza destek olmaya gayret ediyorum. Ayrıca başkanı olduğum Avrupa Koçluk ve Mentorluk Konseyi ve eş-kurucusu olduğum Koçluk ve Mentorluk Enstitüsü ile koçluk mesleğinin de ülkemizde gelişmesi için çaba harcıyorum. Bunların yanı sıra aralarında TUSIAD, TÜGİAD, DEIK, GYIAD, JCI gibi kurumlar bulunan birçok dernekte de aldığım görevlerle iş dünyamıza destek olmaya gayret ediyorum.

Yeşil İşler: “Green Jobs/Green Entrepreneurship” kavramını anlatır mısınız?

– Genel olarak günümüzde giderek önem kazanan “Yeşil İşler”, temiz teknoloji, düşük karbon kullanımı, enerji verimliliği, yenilebilir kaynaklar, ısı tasarrufu, eco-inovasyon ve geri dönüşüm gibi kavramlara vurgu yapan yeni bir iş modeli, yeni bir sektör olarak tanımlanabilir. Özetlemek gerekirse giderek önem kazanan yeşil işler çevresel konulara olan duyarlılığın ve etik değerlerin, girişimcilikle olan birleşimidir.

Yeşil işler; yani yeşil girişimciliğin yanı sıra eko girişimcilik kavramı da var. Peki, bunların farkı nedir?

– Yeşil girişimcilik, ekonomik ve sosyal şartlara uygun olarak gelişim yapmaktır. Eğer bu gelişim kâr amacı güdülerek yapılırsa buna eko girişimcilik denir. Oluşan bu yeni akımda üç temel ayak çok önemlidir; ekonomi, çevre ve yönetişim (sosyal etik).

Yeşil girişimciliğin asıl amacı nedir?

– Yeşil girişimciliğin esas amacı sosyal bir fayda sağlamak ve sosyal etiklere uymak olsa da faydacılık teorisi göz önünde bulundurulmak durumdadır. Yeşil işlerin üniversitelere ve diğer eğitim kurum ve kuruluşlarına entegre edilmesinin en büyük amacı serbest piyasada etik davranan ama faydayı düşünen sosyal ferahı artıracak girişimciler yetiştirmeye çalışmaktır.

Peki, bu girişimler nasıl sağlanabilir?

– Teknolojinin hızlı gelişimi,  iş dünyasında “kabuk değişimi” olarak tanımlanabilecek yapısal değişikliklere sebep olmaktadır. Değişime hızlı ayak uyduran şirketler lider konuma geçerken, geç kalanlar doğal seleksiyona uğrayacaktır. Şirketlerin en önemli varlıklarından olan insan kaynaklarının, bu değişime paralel olarak değişmesi kaçınılmaz hale gelecektir. Günümüzde şirketleri ve insan kaynaklarını etkileyen en önemli iki olgudan bahsetmek gerekirse bunlardan biri “Sosyal Sorumluluk” diğeri ise “Sosyal Medya“dır. Sosyal sorumluluk kavramı giderek yerini “çevresel sürdürülebilirlik” kavramına bırakmakla birlikte hızlı nüfus artışı, sanayileşme, çevre kirlenmesi, kaynakları tükenmesi, karbon gazı salınımı gibi dünyadaki tehditlere karşı bir akım olarak tanımlanabilir. Şirketler açısından ise bu kavram risk yönetimi olarak tanımlanabilir. Sosyal medyada ise şeffaflık, interaktivite önemli rol oynamaktadır. Ekokariyer.net,  bu iki önemli konsepti bir araya getiren bir insan kaynakları akımına Türkiye’de öncülük etmeyi hedefliyor.

Yeşil girişimcilikte bahsedilen yeşil yakalı çalışanlar ve çevre dostu meslekler hakkında bilgi verebilir misiniz?

– Küresel iklim değişikliği tartışmaları sonucunda dünyanın çevre dostu düşük karbonlu bir hayat tarzına geçmesi ve bununla birlikte enerji verimliliğine ve yenilenebilir enerji kaynaklarına verilen önemin artması önce enerji sektöründe, sonra ise ilgili bütün diğer alanlarda yepyeni bakış açılarını ve öncelikleri beraberinde getirdi. Bu bağlamda özellikle enerji sektöründe “yeşil yakalılar” olarak isimlendirdiğimiz bir profil ön plana çıktı. 2010 yılında hem dünyada hem de ülkemizde yapılan yeni enerji yatırımlarında artık yenilenebilir enerji konvansiyonel enerjinin önüne geçmiş durumda. Bu Amerika’da da AB’de de Çin’de de böyle. Sektörün yenilenebilir ve sürdürülebilir enerji üretimine yönelişi ile birlikte, geleneksel iş pozisyonlarının yanı sıra teknik anlamda yeni uzmanlık alanları (jeotermal, rüzgar enerjisi teknolojileri gibi) ve hatta yeni iş pozisyonları ortaya çıkmaya başladı. Örnek olarak yenilenebilir enerji danışmanı/uzmanı, yenilenebilir enerji mühendisi, enerji verimliliği kontrolörü, rüzgar enerjisi uzmanı, yenilenebilir enerji hukuku uzmanı/danışmanı, gibi pozisyonları gösterebiliriz. Belki de hepsinden önemlisi, sektörde mevkii ne olursa olsun bütün çalışanlarda “yeşil yakalılar” olarak isimlendirebileceğimiz bir tutum ve yaklaşım değişimi artık bir zorunluluk halini aldı. Bütün dünya çevre bilincini, güvenlik prensiplerini, sürdürülebilirlik ilkelerini göz ardı edemeyecek ve hatta bunları yaşam felsefesinin tam merkezine koyacak kişilere enerji sektörünü emanet etmeye karar vermiş durumda. Buna paralel olarak başta üst yönetim ve insan kaynakları olmak üzere bu kavramları içselleştirmiş bireylerin ön plana çıkacağı bir döneme girmiş bulunmaktayız.

Artık sürdürebilirlik kavramı bütün pozisyonlarda önemli bir kavram olarak ön plana çıktığı için aslında yönetim kurulu başkanından grup CEO’suna kadar en üst düzeyde iş dünyasında iş tanımlarına girdi. Örnek vermek gerekirse uluslararası bir gıda devinin Türkiye genel müdürü yıllık başarı priminin üçte birini ülkemizdeki operasyonlarındaki karbon salınımını ne kadar düşürdüğüne bakılarak hak ediyor. En üst düzey yeşil pozisyon nedir diye bakarsak karşımıza CSO (Chief Sustainability Officer) çıkıyor. Ülkemizde daha çok somut ve güçlü örnekleri yok ama uluslararası şirketlerden AT&T’de Charlene Lake, DuPont’da Linda Fischer, SAP’de Dr. Peter Graf, Siemens’de Barbara Kux gibi isimleri görüyoruz. Küresel finans kuruluşlarının da Ekvator prensiplerine imza attığını ve bütün kredi çalışmalarında Ekvator prensiplerini uyguladıklarını görüyoruz. Hatta geçtiğimiz günlerde dünyanın en “yeşil” bankaları sıralaması bile açıklandı. Bu bankaların hepsinde bu prensiplere uyulup uyulmadığını denetleyip koordine eden üst düzey pozisyonlar oluşmaya başladı.

Öte yandan yeşil yakalı pozisyonları sıralamak istersek ön plana çıkan konuların şunlar olduğunu görüyoruz: Doğrudan Yeşil İşler / Enerji üretimi,  Mevcut Sistemlerin Etkinliği, Güneş ve PV Sistemleri,  Rüzgar,  Hidroelektrik Enerjisi, Jeotermal enerji, Biyogaz ve Biyokütle Enerjisi, Karbon Yakalama ve Depolama, Enerji Depolama, Enerji Ticareti, Yeşil Yapılar, Yeni Etkin İnşaat, Eski Enerji Etkin Olmayan Yapıların Islahı, Ulaşım (Hibrid, Yeni Yakıtlar). Dolaylı Yeşil İşler arasında ise bu konularda danışma ve araştırma, iklim değişiklikleri ile ilgili yasal düzenleme ve yönetmeliklere uyum, kamu sektöründe ve gönüllü sektörde bu alanda oluşan yeni birimler, atık azaltımı, pazarlama, paketleme, satış pozisyonları, ürün geliştirme ve inovasyon, eğitmenler/öğretmenler ve yeşil girişimciler sıralanabilir. İmalat sektöründe ise kirlilik kontrolü (temizleyiciler veya diğer dış atım teknolojileri), enerji ve malzeme etkinliği, temiz üretim teknikleri (toksinlerin önlenmesi), ürün geliştirme için beşikten beşiğe (kapalı döngü sistemleri), malzeme yönetimi, geri dönüşüm, genişletilmiş üretici sorumluluğu/ürünü geri götürme ve yeniden imalat, kaydileştirme, ürünlerin sağlamlığı ve onarılabilirliği, perakende, etkin ürünlerin/eko-etiketlerinin teşviki, yerleşim bölgelerine yakın mağaza yerleşimleri planlaması ve yönetimi, nakliye mesafelerinin en aza indirgenmesi (malın menşeinden mağaza yerleşimine), yeni hizmet ekonomisi (ürün değil hizmet satışı), tarım, toprak koruma, su etkinliği, organik yetiştirme yöntemleri, çiftlikten markete olan mesafenin azaltılması, ormancılık, yeniden ağaçlandırma ve ağaçlandırma projeleri, tarımsal ormancılık, sürdürülebilir ormancılık yönetimi ve sertifikasyon şemaları yer alıyor.

Aslına bakarsanız artık yakın bir gelecekte her pozisyon yeşil yakalı olacak. Sürdürülebilirlik, düşük ekonomiye geçiş ve bunların beraberinde gelen rekabetçilik, bilinçli çevrecilik ve eko-inovasyon kültürü bütün çalışanların içselleştirmeleri iş dünyasında her aşamada uygulamaya koymaları gereken kavramlar olarak günlük yaşantımıza girecek.

Özellikle kadın girişimcilere yönelik nasıl tavsiyeleriniz olabilir?

– Yukarıda özetlediğim değişim sonunda artık güncel teknik bilgiye sahip olmalarının yanı sıra bu sektörde çalışan bireylerin küresel bilgiye ulaşabilen, değişime ve gelişime açık, güçlü bir uluslararası network ve kültürler arası diyalog yeteneğine sahip olmaları bekleniyor. Tabii ki özellikle sürdürülebilirlik kavramı ile çevre bilincini içselleştirmiş bireyler hızla ön plana çıkıyor. Bu bağlamda girişimcilerimizin hızla değişen ve gelişen bu sektördeki global pazarları, üretici ve tüketici önceliklerini ve yeni teknolojileri mutlaka yakından takip etmeleri şart. Bunu yapmak için internet ortamındaki iş ağlarını mutlaka kullanmaları gerekiyor. Örneğin www.lowcarbonturkey.com gibi bloglarda en güncel bilgilere ulaşabilecekleri gibi sosyal medyada (XING, LinkedIn gibi sitelerde) bulunan enerji sektörü ve sürdürülebilirlik odaklı gruplara üye olup bu platformlardaki tartışmaları takip etmelerini mutlaka tavsiye ederim.

Bunun yanında kendilerini “yeşil yakalı” olmaya hazırlamaları şart: Çevre bilinci ve sürdürülebilirlik kalkınma konularında mutlaka odaklanıp bu kavramları içselleştirmeleri kariyerlerinin gelişiminde onlara büyük bir avantaj sağlayacaktır. Bu kavramları içselleştirebilmek için bir koçluk hizmeti alıp bu alanda düşünce yapılarını ve alışkanlıklarını iyice anlayıp, edinecekleri farkındalık ile bu konularda bilinçli bir gelişim stratejisi geliştirmelerini de ayrıca öneririm.

Tabii bir de bu konuları devletlerin ve birçok uluslar arası önde gelen kurumun desteklediğini göz ardı etmemek lazım. Özellikle kadın girişimcilere destek sağlayacak Avrupa ülkeleri fonları, Avrupa Birliği fonları ve bilgi merkezleri bulunmakta. Bu bağlamda özellikle İngiltere, Hollanda, Almanya gibi ülkelerde yaşanan hem teknolojik gelişmeleri hem de bu konularda hizmet sektöründe oluşan son akımları yakından takip etmelerini, bu ülkelerin konsoloslukları ile yakın ilişkiler kurmalarını tavsiye ederim. Sonuçta bir de belki biraz daha geleceğe güven veren bir yaklaşım ile, kadın girişimcilerimizin hangi alanlarda çalışmalarını yoğunlaştırmaları gerektiği konusunda iç güdülerine güvenmelerini, sonuçta gelecek nesillere daha yaşanır bir dünya bırakma çabalarında bir “anne” iç güdüsünden daha etkin başka hiçbir metot veya yöntemin olamayacağına duyduğum inancı da dile getirmek isterim…

Yeşil işlere neler örnek verilebilir?

– Levis’in su harcamalarını minimize etmeye çalışması, Singapur’un ekoetiket uygulamasına başlaması, Google’ın yenilenebilir enerji yatırımları, Makani Power’ın yeni rüzgar türbini teknolojisi, Solar Impulse & Lufthansa’nın Biyoetanol katkılı uçuşlara başlaması, Green on Facebook uygulaması örnek verilebilir.

Dünyadaki örneklerinden biri olan İngiltere’de neler yapılıyor?

– Yeşil işler denildiğinde dünyada önde gelen ülkelerin en önemlilerinden olan İngiltere’de hükümet düşük karbonlu ekonomiye geçişte kararlıdır, hedefler koymuştur ve bu hedefleri yerine getirmek için girişimlerde bulunmaktadır. Bu hedeflere göre 2050’ye kadar karbon salınımının yüzde 80 azalması, 2020’ye kadar enerjinin yüzde 15’inin yenilenebilir enerjiden sağlanması gerekmektedir. Bu hedefleri sağlamak için ise; karbon indirim taahhüdü ( Carbon Reduction Commitment), yapı kuralları (Building Regulations), vergiler (Climate change levy) ve bir takım teşvikler (EU Emissions Trading Scheme, Renewable Energy) gibi yönetmelikleri yürürlüğe koymuşlardır. Aynı zamanda kâr amacı gütmeyen, karbon salınımlarının azalımı, enerji tasarrufu ve düşük karbon teknolojilerinin ticarileştirilmesi yoluyla özel ve kamu sektörünün karlılığını artırmak amacıyla uzman destek sağlayan ve düşük karbon teknoloji girişimlerini destekleyen fonlar sağlayan UK Carbon Trust faaliyet geçirilmiştir. Buna ek olarak da DECC (Department of Energy and Climate Change) kurulmuştur. Ayrıca İngiltere IPO, yeşil iş veya çevre dostu teknolojiyi kullanan proje başvurularında daha hızlı bir süreç izlemektedir. İngiltere, düşük karbon patentinde dünyadaki ilk on ülke içerisinde yer almaktadır.

Yeşil ekonomide finansman nasıl sağlanacak?

– Yeşil ekonomiye geçiş sürecinde ihtiyaç duyulan finansman tam olarak belirlenememiş olmakla beraber yapılmış olan tahminler mevcuttur. Bunlardan ilki IEA (Uluslararası Enerji Ajansı) tarafından açıklanan “Blue Map” senaryosuna göre 2030 yılına kadar her sene 750 milyar dolar, daha sonrasında  da 2050’ye kadar her sene 1,6 trilyon dolara, bir diğer çalışma olan WEF (Dünya Ekonomik Forumu) ve Bloomberg New Energy Finance tarafından yapılan bir çalışmaya göre küresel ısınmayı 2 derecenin altında tutmak için her sene 500 milyar dolara ihtiyaç olunduğudur. Bunlara ek olarak HSBC’nin tahminine göre düşük karbonlu ekonomiye geçiş için 2010 ile 2020 yılları arasında 10 trilyon dolar ve UNEP (Birleşmiş Milletler Çevre Programı) tarafından yapılan bir çalışmaya göre ise 2050’ye kadar her sene dünya GSMH’nın yüzde ikisinin yeşil işlere ayrılması gerekmektedir.

Peki, bu finansman ihtiyacına karşılık mevcut olan finansman durumu nedir?

  • 2007 ile 2010 arasında yenilenebilir enerji yatırım toplamı 627 milyar dolar
  • Küresel kriz sonrası G20 hükümetleri tarafından açıklanan önlemler kapsamında “yeşil yatırımlara” verilen destek 522 milyar dolar
  • Norwegian Pension Fund Global 2009 yılında çevresel öncelikli projelere 1,3 milyar dolar yatırdı
  • 2011 yılında başlayan 12. Beş Yıllık Plan’da Çin hükümeti yenilenebilir enerji, temiz teknolojiler ve geri dönüşüm projeleri yatırımı 468  milyar dolar
  • Çin yeşil teknolojiler sektörü ülke ekonomisinin 8 katı bir hızla büyümekte…
  • Cancun’da “Green Climate Fund” kurulmasına karar verildi: Gelişmekte olan ülkere 2012’ye kadar her sene 30 milyar dolar, 2020’ye kadar da her sene 100 milyar dolar kaynak aktarılacak

Yukarıda bahsedilen 100 milyar dolar kaynak ise;

  • Karbon ticaretine konu olan salım permilerinin açık artırma usulü ile satılması ve gelişmiş ülkelerin sera gazı salımlarının vergilendirilmesi yıllık 30 milyar dolar
  • Uluslararası ulaştırma kaynaklı sera gazı salımlarının (karbon ticareti ve/veya vergilendirme yoluyla) fiyatlandırılması yıllık 10 milyar dolar
  • Fosil yakıtlara sağlanan sübvansiyonların kaldırılması ve/veya uluslararası finansal/mali işlemler üzerinden vergi alınması yıllık 10 milyar dolar
  • İklim değişikliği ile mücadele alanındaki uluslararası özel sektör finans akımlarının net değeri yıllık10 – 20 milyar dolar
  • Karbon piyasalarının gelişmekte olan ülkelere net katkısı 10 milyar dolar
  • Çok taraflı kalkınma bankalarına tarafından sağlanan finansmanın hibe olarak karşılığı 11 milyar dolar olarak ayrılabilir.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

– Günümüzde yenilikleri yakalamak özellikle yeşil işlerle ilgili yenilikleri yakalamak oldukça önemlidir. Bu hem ekonomimiz hem de gelecek nesillere aktaracağımız dünyamız için oldukça önemli bir akımdır. İngiltere’yi örnek alarak veya yeni girişimlerde bulunarak gerek kamu, gerek özel sektör, gerekse çevreciler ve hepsinden önemlisi kalbi sosyal sorumlulukla atan her insan ülkesi için, gelecek nesiller için bu yenilikleri takip etmek ve bu sürece katkıda bulunmak zorundadır. Lütfen dünyamız için sorumluluklarımızı unutmayalım…

 

Bu yazı yorumlara kapalı, ama trackback'ler ve pingback'ler açık.