"Enter"a basıp içeriğe geçin

Yurtdışındaki ilginç deneyim

Image: www.boston.com

Ne kadar sıklıkla yurtdışına çıkıyorsunuz?

– Ayda ortalama iki defa yurtdışına çıkıyorum.

Yurtdışına çıkmanın işinize kattığı avantajlar nedir?

– En önemlisi uçak seyahatinin sağladığı konsantrasyon avantajı diyebilirim. Zira uçak yolculuğu bir konuya iki-üç saat boyunca hiç bölünmeden odaklanma fırsatı veriyor. O süre boyunca düşünüyor, okuyor ve üretiyorsunuz. Uçağa binmeden güzel bir yemek yiyip uçakta yemek servisi almıyorum. Çok istisnai durumlar dışında da yanımdaki yolcularla hiç konuşmadan yalnızca belirli bir konuya odaklanıyorum.

İkinci avantaj bu seyahatlerin bana yaşam enerjisi ve vizyon kazandırıyor olması. Her ne kadar ülkemiz hakkında çok olumlu yorumlar yapsak da sonuçta hem Batı’da hem de Doğu’da bize ilham verecek oldukça değişik yaşam koşulları bulunuyor ve bu değişik yaşam koşulları bana her konuda ilham veriyor.

Bu seyahatlerin bana sağladığı üçüncü avantaj ise bol bol yürüme fırsatı vermeleri.  Özellikle Avrupa şehirlerinde saatler boyunca çok keyifli bir şekilde yürüyebiliyorum. Maalesef İstanbul’da ne zaman yürümeye çalışsam keyfimi kaçıran bir faktör oluyor. İşime kattığı avantaja gelince tabii ki yüz yüze beşeri temas hala çok önemli. İş paydaşlarımla değişik mekanlarda yüz yüze bir araya gelmek işlerin gelişimi ve olumlu sonuçlanması için vazgeçilmez bir faktör.

Yurtdışına çıktığınızda işinizle ilgili neler yapıyorsunuz? (mağazaları dolaşmak, ürünleri incelemek, üretim tesislerine gitmek vs.)

– İşimle ilgili olarak daha çok ofis içi toplantılar yapıyoruz. Bazen büyük organizasyonlar, yemekli toplantılar hatta tesis, firma ziyaretleri gündeme geliyor. Şahsi boyutta ise kitapçıya ve büyük bir mağazaya gitmeyi seviyorum. Londra’da Waterstone’s Picadilly, Paris’te Virgin Megastore, Amsterdam’da Selexyz-Scheltema en favori kitapçılarım. Bir de tabii dünya mutfaklarını tatmak bana hep büyük bir keyif veriyor.

Bugüne dek yurtdışındaki gezileriniz sırasında işinizle ilgili öğrendiğiniz, edindiğiniz en ilginç 1-2 deneyimi paylaşıp hikayesini anlatır mısınız?

– Yıllar önce bir teknoloji şirketinin yurtdışındaki merkezine ziyarette bulunmuştuk. Söz konusu firmanın sahip olduğu muhteşem teknolojilerden, ülkemizdeki uygulamaları vesilesiyle önceden haberdardık ancak bu yine de bizim burada daha çok bir ofis ortamını gördüğümüz gerçeğini değiştirmiyordu. Merkeze gittiğimizde ise teknolojinin nasıl geliştirildiğini, üretim yapılarının nasıl gelişmiş olduğunu bizzat görme fırsatımız oldu. Burada beni etkileyen sanırım orta ve alt kademe yöneticiler ve teknik kadroların kültür alt yapısı ile gelişmiş dünya görüşleri olmuştu. Elbette hepimiz üst düzey yöneticilerin belli bir formasyonda olmasını normal karşılıyoruz ancak esas üretimi yapan kadroların dünya görüşlerinin ve yaşam felsefelerinin küresel boyutta bu kadar zengin olduğu görmek beni çok etkilemişti. Sanırım küresel bir oyuncu olmanın bir gereğini orada fark etmiştim.

Başka bir seyahatimizde de bir Avrupa bankasının Londra’da yenilenmiş şube binasını ziyaret ediyorduk. Muhteşem bir mimari, işlem odası, estetik ve teknolojinin birleştiği çok güzel bir ofisti. Ama beni etkileyen bambaşka bir konu oldu: Sohbetin bir yerinde banka yetkilisi bize kesintisiz güç kaynaklarını yerleştirecek bir yer bulmanın zorluğundan ve buldukları yaratıcı çözümden bahsetti. İşte çarpıcı olan buydu: Bina çok  modern olmakla beraber aslında Londra’nın en önemli tren istasyonlarının birisinin üstüne inşa edilmiş iki ayrı binadan oluşan bir kompleksti. Yani aşağıda yüz yılı aşkın bir süredir orada duran bir tren istasyonunun üzerinde yepyeni modern bir bina inşa edilmişti. Dışarıdan bu ayrımı görmek ise kesinlikle mümkün değil. Yaratıcı çözüm kesintisiz güç kaynakları için gerekli olan tonlarca ağırlıkta ve metrelerce uzunlukta akü sistemlerini yeni bina ile eski tren istasyonunun arasındaki boşluğa sallandırmakmış. Merakımız artınca toplantı odasının zeminindeki halıyı kaldırdılar, açılan kapaklardan gördüğüm manzaraya inanmam zaman aldı. Tabii bu operasyonu yaparken binlerce fareyi evlerinden etmişler. “İşte yüzyıllarca aynı mekanda değişime uyarak yaşayan şehir Londra” diye düşündüm.

Bu yazı yorumlara kapalı, ama trackback'ler ve pingback'ler açık.