Financial Times (FT) ve International Finance Corporation (IFC) 1 Kasım 2013 tarihinde İstanbul Swissotel’de gerçekleşen Investing in Climate Business zirvesine konuşmacı olarak katıldım. Bir gün süren zirvede iklim değişimi ile ilgili konularda uzman birçok konuşmacı görüşlerini paylaştı. Dünya Bankası Başkanı’ndan Enerji Bakanlığı yetkililerine, Dünya Enerji Konseyi baş ekonomistinden birçok bankacı ve özellikle yenilenebilir enerji alanında lider yatırımcıyı bir araya getiren zirve gerçekten dolu dolu geçti… Ancak maalesef Türk iş dünyası zirvede yeterince temsil edilmedi… Maalesef biz hala biz bize toplantılar yapmayı tercih eden bir işadamı profili çiziyoruz. Oysaki bütün Akdeniz ve Orta Doğu havzasının liderlerinin bulunduğu bir ortamda Türk iş dünyasının da liderleri de olmalıydı…
Bu talihsizliği bir yana bırakırsak bu konularda katıldığım en doyurucu zirveydi diyebilirim. İklim değişikliği konusunda yatırımların finansmanı konusunda Avrupa’da daralan ve Basle III nedeni ile uzun vadeli yükümlülükler alma kapasitesi çok daralan ve bu bağlamda Amerika modeline yaklaşan bankacılık sistemi nedeni ile artık altyapı yatırımlarının direk sermaye piyasalarına erişimini sağlanması gerektiğini dile getirdim. Hala sınır aşırı proje finansmanı çekemeyen Türk enerji sektörü her ne kadar yerel bankaların finansman imkanı ile gerekli yatırımı bugüne kadar finanse etmiş olsa da önümüzdeki yıllarda her sene 5000MW yani neredeyse 5 ila 10 milyar dolar arası yatırım ihtiyacını karşılamak için yeni açılımlara duymaktadır. Gerek kurumsal yatırımcıların, emeklilik fonlarının ve diğer uzun vadeli yatırım ihtiyacı olan yatırımcıların gerekli güveni duyarak artık bu piyasalarda hem sermayedar hem de kreditör olarak yer alması zorunluluğu birçok konuşmacı tarafından dile getirildi. Halen mevcutta dünya genelinde bulunan iklim temalı 326 milyar dolarlık bono ihracı 72 trilyon dolarlık küresel boyutta yönetilen fon büyüklüğü ile karşılaştırıldığında bu konunun ne kadar önem arz ettiği ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde de bu bağlamda özellikle BIST bünyesinde altyapı bonolarının ihracı artık plana alınmalıdır. İklim temalı yatırımlar olarak bakıldığında yenilenebilir enerjinin yanı sıra enerji verimliliği, sera gazlarının salınımını azaltacak teknolojik yatırımlar ve demiryolu yatırımları ön plana çıkmaktadır.
Burada bence en çarpıcı tema demiryolları olabilir. Sera gazı salınımı olarak baktığımızda İngiltere verilerine bakarsan tren ile yolcu ve mal taşımacılığı çok çarpıcı oranda avantaj sağlamaktadır. Ülkemizde de TCDD’nin altyapı ve “Rolling stock” konularını birbirinden ayıran iki tüzel kişiliğe bölünmesi bu konuda yepyeni imkanların gündeme gelmesini sağlayabilir.
Ancak bütün bunlar mümkün olmakla beraber altyapı yatırımlarında inşaat ve performans riskinin hala stratejik sponsorlar ve bankalar tarafından üstleneceği, sermaye piyasalarının ise operasyonel aktiflerin re finanse edilmesinde aktif rol oynayacağı aşikardır.
Bu son derece verimli ve keyifli zirvenin ardından bir de çok önemli karar aldım. Sürdürülebilir finansman konusunda bazı inisiyatifler alacağım. Uzun süredir ertelediğim ikinci kitap projem ile sürdürülebilirliği inanan finansçılar networkünü hayata geçirmek ilk iki adım olacak…
Etkinlik hakkında detaylı bilgi: http://event.ft-live.com/ehome/61175/event-home/?&
Bu yazı yorumlara kapalı, ama trackback'ler ve pingback'ler açık.